Evrimi kısaca zaman boyutuna bağlı değişim olarak tanımlayabiliriz. Darwin’e (2015) göre “Biyolojide evrim, canlı türlerinin, nesilden nesile değişime uğrayarak; ilk durumundan farklı aşama ve özellikler kazanmasıdır”. Tarih boyunca doğal seçilim, modern insanın gelişiminde pay sahibi olmuş ve buna bağlı olarak insan vücudunun işlevsel bir çok fonksiyonu ve bölümü işlevini yitirmiştir. Bu makale işlevini yitiren bazı fonksiyon ve bölümlere deyinecektir.

Kemik ürpertici bir esinti. Duygusal anılarımızı harekete geçiren müzik dolu bir parça. Ya da birisi tarafından izlenme duygusu. Bütün bunlar, gezegendeki her memelinin paylaştığı aynı fizyolojik reaksiyona neden olur: tüylerin diken diken olmasına. Fakat herkes tarafından tanıdık olan bu his hakkında aslında ne biliyoruz? İnsanlar vücutlarında iki milyondan fazla kıl/saç/tüy köküne sahiptirler. Örneğin, saçlarımızın çoğu, önemli bir kapsama sağlamayan küçük vellus kıllarıdır. Memelilerde, tüylerin diken diken olması, bir yalıtım tabakası oluşturmak için folikul etrafındaki sıcak havayı kapatan bir hava cebi oluşturarak soğuğa karşı koruma sağlar. Ayrıca bir tehdide tepki olarak vücuttan akan adrenalin tarafından da aktive edilebilirler. Kabarık canlılar için, uçta duran kıllar onları daha büyük gösterir. Güçlü duygular da adrenalinin salınmasına neden olabilir, bu yüzden sevdiğimiz müziğe veya güçlü bir anıya cevap olarak tüylerin diken diken olur (Colver, 2016). Bazı insanlar, ne kadar saça sahip olduklarına veya panik olma eğilimlerine bağlı olarak bu tüylerin diken diken olması durumunu diğerlerinden daha fazla yaşarlar. Her nekadar insanlar giyimin ortaya çıkışından bu yana sıcaklık için kıllara veya düşmanlarını korkutmak için de kabarık tüylere ihtiyaç duymasalarda bu özellik nesilden nesile aktarılmış olup, kıyafetin olmadığı, vücut kıllarının daha yoğun olduğu bir dönemden bize mirastır. Doğal seçilim kılları azaltsa da bunu kontrol eden mekanizmayı geride bırakmıştır (Bubenick, 2003; Pagel, 2007). Melbourne üniveritesinden Sinclair (2016) bu mekanizma üzerinden ortaya atılan bir teoriyi şu sözlerle açıklamıştır “Bu küçük yumrular evrimsel bir kalıntıdan çok daha fazlasıdır – kanseri durdurmaya, yanıkları tedavi etmeye ve hatta kellikleri iyileştirmeye yardımcı olabilirler”.

Geçtiğimiz yıllarda Nature dergisinde yayınlanan ve evrimsel biyologlar tarafında yapılan araştırmaların ışığında insanların artık büyük dişlere ihtiyaç duymadığı ve bununda dişlerde küçülmeye neden olduğunu açıklanmıştır. Eski insanlar çok geniş çene yapısına ve daha fazla dişe sahiptiler. Bunun tam tersi olarak modern insanların daha küçük çene yapısına sahip olduğunu göstermiştir. Araştırmalara göre bu durum modern insanların beslenme düzenlerinden kaynaklanmaktadır. Öncül insanlar, o denmenlerde çoğuunlukla sebze ile besleniyorlardı ve yeterli beşini elde edebilmek için, hızlı bir şekilde bu sebzeleri çiğnemeliydiler (Evans et al., 2016). O dönemde 20 lik dişlerimiz (üçüncü azı dişlerimiz) eski zamanlarda beslenme amaçlı tüketilen bu otları daha güçlü, hızlı ve etkili parçalanmasını ve öğütülmesini sağlayan işlevsel yapılardı. Bu sebepten ötürü eski insanların fazladan azı dişleri, bu insanların ağızlarının daha büyük ve daha üretken olmasını sağlıyorlardı. Aynı zamanda eski insanların bu özelliği selülozun sindirilmesi için yaşamsal bir önem taşımaktaydı. Yediğimiz şeyler değişti, buna bağlı olarak çenemiz küçüldü ve üçüncü azı dişlerimiz önemini yitirdi. Modern insanlarda 20 lik diş çıkmaması veya çıkınca çene yapısına zarar vermesinden ötürü çekilmesi durumlarına rastlanmaktadır (Evans et al., 2016).

Kuyruk sokumu veya kuyruk kemiği, insanlarda geçmişte bulunan kuyruğun kalıntısıdır (Mukhopadhyay et al., 2012; Roberts, 2018). Tüm memelilerin gelişiminin bir noktasında bir kuyruğa sahip oldukları bilinmektedir; insanlarda, 4 hafta boyunca, insan embriyogenezinin 14 ila 22. aşamalarında bulunur (Saraga-Babıć et al., 1994). Bu kuyruk en çok 31-35 günlük insan embriyolarında belirgindir (Fallon et al., 1978). Araştırmalar gösteriyorki omurganın sonunda bulunan bu kuyruk kemiği, dengeye ve hareketliliğe yardım etme konusundaki orijinal işlevini günümüzde kaybetmiş olsada, yine de kaslar için bir bağlantı noktası gibi bazı ikincil işlevlere hizmet etmektedir, bu da aslında neden daha fazla bozulduğunu açıklamaktadır. Kuyruk sokumu, tendonlar, bağlar ve kaslar için bir bağlanma yeri görevi gördügü gibi, ayrıca pelvik tabanın bazı kaslarının bir yerleştirme noktası olarakda işlev görmektedir. Nadir durumlarda, konjenital defekt doğumda kısa kuyruk benzeri bir yapıya neden olur. Tip literatüründe 1884’ten beri böyle bir yapı ile doğan 23 bebek vakası bildirilmiştir (Dao et al., 1987). Bunlar gibi nadir durumlarda, omurga ve kafatasının tamamen normal olduğu belirlenmiştir. Tek anormallik yaklaşık on iki santimetre uzunluğunda bir kuyruğa aittir. Bu kuyruklar cerrahi olarak çıkartırmıştır ve bireyler normal yaşamlarına devam etmişlerdir (Spiegelmann et al., 1985).

Özetle, biyolojik evrim, bir canlı topluluğunun genetik bileşenlerinin, zamanla değişime uğramasıdır Biz insanlar vücudumuzda atalarımızdan kalma birçok anatomik özellik taşıyoruz; ama bunların bir kısmını artık kullanmıyoruz. Yine de evrim sayesinde pek çalışlamalar bu yazımda yer alan bilgiler ışığında, bize miras kalan, fakat işlevlerini yitiren bu fonksiyon ve vücud bölümlerinin günümüzde hangi açıdan modern insanların hayatlarına katkı sağlayabileceğini araştırabilirler.

Uzman Klinik Psikolog

Beyhan Perim Seçmen

KAYNAKLAR

Bubenik, G. A. (2003). Why do humans get” goosebumps” when they are cold, or under

other circumstances.

449-453.

Scientific American.

Colver, M. C., & El-Alayli, A. (2016). Getting aesthetic chills from music: The connection

between openness to experience and frisson.

Psychology of Music, 44

Human pathology, 15(5),

(3), 413-427.

Darwin, C. (2015). Darwin ve Türlerin Kökeni:[Bir Biyografik & Darwin ve Evrim Kuramı

Çalışması]. eKitap Projesi & Cheapest Books

Dao, A. H., & Netsky, M. G. (1984). Human tails and pseudotails.

Evans, A. R., Daly, E. S., Catlett, K. K., Paul, K. S., King, S. J., Skinner, M. M., … & Jernvall,

J. (2016). A simple rule governs the evolution and development of hominin tooth

size.

Nature, 530

(7591), 477-480.

Fallon, J. F., & Simandl, B. K. (1978). Evidence of a role for cell death in the disappearance

of the embryonic human tail.

American Journal of Anatomy, 152 https://findanexpert.unimelb.edu.au/news/2407-goosebumps-

can-give-us-more-than-the-shivers

Pediatric Surgeons, 17

Scientific American.
Roberts, A. (2018). Evolution: the human story. Dorling Kindersley Ltd.

of Anatomy-Anatomischer Anzeiger, 176 Journal of neurosurgery, 63

(1), 111-129.

Sinclair, R. (2016, December 20). Goosebumps can give us more than the shivers

Retrieved April 13, 2020, from

Mukhopadhyay, B., Shukla, R. M., Mukhopadhyay, M., Mandal, K. C., Haldar, P., & Benare,

A. (2012). Spectrum of human tails: A report of six cases.

Journal of Indian Association of

(1), 23.

Pagel, M. (2007). What is the latest theory of why humans lost their body hair? Why are we

the only hairless primate.

Saraga-Babić, M., Lehtonen, E., Švajger, A., & Wartiovaara, J. (1994). Morphological and

immunohistochemical characteristics of axial structures in the transitory human tail.

Annals

(3), 277-286.

Spiegelmann, R., Schinder, E., Mintz, M., & Blakstein, A. (1985). The human tail: a benign